Bugüne kadar çok sayıda röportaj sayfasını paylaştık. Bugün de bizden biriyle bunu yapmak istedim. Bu güne kadar yaptığı ve çektiği bir çok haberle gündem oluşturan Diyarbakır’da görev yapan 24 TV Kameramanı Muhammed Enes Özgültekin ile konuştuk. Özgültekin sorularıma içtenlikle cevap verdi.
Sinan YILMAZ: Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız?
Enes ÖZGÜLTEKİN: : “Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde doğdum. Memur bir ailenin çocuğuyum.Harran üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Elektrik-Elektronik Bölümü mezunuyum. Ayrıca Eskişehir üniversitesi İşletme okumaktayım. 24 TV’de haber kameramanı olarak çalışıyorum. Genel olarak fotoğrafçılık ve haber sektörüyle ilgileniyorum.”
Sinan YILMAZ: Bölgede gündemi devamlı değişen bir ilde gazeteci olmak zor mu? Ne gibi zorlukla karşılaşıyorsunuz?
Enes ÖZGÜLTEKİN: “Her meslekte olduğu gibi bizim meslekte bazı zorluklar var. Ancak bunu aşmak ve sorunların üstesinden gelmek yine mesleğimizin gereği. Çünkü birçok toplumsal olaylarda, eylemlerde, intihar saldırılarında, doğal afetlerde kısacası savaşın ve barışın tam ortasındayız. Bir yerde bombalı bir saldırı olmuşsa eğer herkes kaçışırken gazetecinin tam da o bombalı saldırının ortasına göbeğine gitmek zorundadır. Biz haber kameramanlarının işi çok zor bu nedenle. Olay ne olursa olsun en güzel görüntüyü çekip hızlı bir şekilde merkezimize iletip kamuoyunu bilgilendirmemiz gerekiyor. Bu habercilik refleksi ile hareket ettiğimiz için bazen canımızı hiçe sayıp riskli alanlarda çalışıyoruz. Gazeteciyseniz silahınız kameranız ve mikrofonunuzdur.”
Sinan YILMAZ: Bütün bunlar büyük risk taşımıyor muydu ? Korkmuyor musunuz ? En son Irak Musul Operasyonuna katıldınız başınızdan neler geçti?
Enes ÖZGÜLTEKİN: : “Bütün bunlar büyük risk taşıyor aslında. Korkmuyor muyuz evet korktuğumuz anlarda oluyor hatta daha ileriye gidiyim Şehadet getirdiğim anlarda olmuştur. Ama çok şükür sevdiklerimizin duası bizi korudu çok şükür. Başımızdan birçok olay geçti, ben size bir tanesini anlatmak istiyorum. Irak Musul operasyonu ilk günlerinde Türkiye’den Habur sınır kapısı üzerinden gittik. Son hazırlıklar tamamladık. Kameram, mikrofonum bataryalarım, ışık, canlı yayın cihazım kısacası tüm ekipmanım hazırdı. Sonra gündüz çıktığımız yola gece karanlığıyla Irak Erbil’e vardık. Otelimize yerleştik. Daha sonra muhabir arkadaşımla gece uyumadan önce ertesi gün için nasıl bir yol izleyeceğiz diye toplantı yaptık. Tüm cepheleri araştırdık, savaş nerde nasıl ilerliyor diye rotamızı çizdik. Sabah uyandık erkenden sanırım 5 civarıydı, Başika tarafında bulunan bir cepheye gittik. O cepheye yakın bizim Türk askerlerimizin de Üssü vardı. Cephe çok hareketliydi, girdiğimiz gibi yoğun Peşmerge güçlerini gördük.
Herkes bir taarruz halinde, eller tetikteydi. Ağır silahların takviyesi, tankların hareketliliği, uçaksavarlar, doçkalar , ne ararsanız orda, resmen bir kaos ortamı. Çok geçmeden cephe hattında ilerlemeye başladık, kameram da kayıttaydı. Muhabir arkadaşım elinde mikrofon yaşanan gelişmeler ve gördüklerimizi anlatmaya başladı. Cephenin son noktasına geldiğimiz zaman ise bir anda büyük gürültü kopmaya başladı. Koalisyon uçakları karşıda bulunan DAEŞ’in elindeki köyleri bombalıyordu. İşimizi bitirdikten sonra çektiğimiz görüntüleri geçmek üzere cephe hattında ilerleyip internetin çektiği bir yerde durup canlı yayın cihazımızla görüntülerimizi geçecektik. Sonra bir noktada internet çekti ve durduk.
Durduğumuz sırada Peşmergelerin üzerimize doğru roket atar ve silahlarınız doğrultarak geldiğini gördük. Bağırarak ellerimizi havaya kaldırmamızı ve araçtan inmemizi istediler. İşte o an anda ben içimde kelime-i Şehadet getirmeye başladım. Her ne kadar Kürtçe “Sahafi Sahafi” gazeteciyiz dememize rağmen bazıları mermilerini namluya sürmüştü bile. İçlerinden birisi bize namlu doğrultan Peşmergelerin önüne geçerek ateş etmemelerini engelledi. Çok geçmeden gazeteci olduğumuza ikna olup, özür dilemeyi ifade etmek için kullanılan başımızı öpüp yanımızdan uzaklaştılar. Sonradan örgendik ki bulunduğumuz yere yakın bir noktada yabancı bir ülkenin askeri birliği varmış. Ve Peşmergeleri arayarak bizim canlı bomba olduğumuzu zannedip ihbarda bulunmuşlar. Yani verilmiş bir sadakamız vardı. Sevdiklerimizin duası üzerimizdeydi ki ölmedik. Yani Ortadoğu’nun hangi ülkesinde olursanız olun Gazetecilik zaten ateşten bir gömlek anlattıklarım sadece Musul operasyonundan yaşadıklarımdan bir örnekti.”
Sinan YILMAZ. : Sizi gazeteciliğe iten unsurlar nelerdir?
Enes ÖZGÜLTEKİN: Küçükken televizyondan izlediğimiz haberlerin kimin çektiğini nasıl çekildiğini hep merak etmiştim. Ve büyüdükçe fotoğrafçılıktan bu alana doğru ilerledim. Bazen farklı hedefler çizsem de Gazetecilik aşkım hiçbir zaman dinmedi. Üniversite yıllarında ise artık daha kararlıydım ve Gazeteci olup insanları bilgilendirip vatanıma milletime güzel işlerde bulunacağıma şart koydum kendime.
Sinan YILMAZ : Gazetecilikte başarıyı nasıl yakaladınız ?
Enes ÖZGÜLTEKİN: “ Öncelikle çok sevdim. Bir kıza aşık olmuşçasına. Kendimden bile fazla zaman ayırdığım zamanlar oldu. Kimi zaman hafta sonu iznimi böldüm, kimi zaman akşam evimden çıktım, kimi zaman ise yıllık izni dahi kullanmadım. Yani o benden ne istediyse yok demedim. Hep fedakar bir biçimde gayret ve azmimle çalıştım yılmadan.”
Sinan YILMAZ: Gazetecilik idealiniz miydi ?
Enes ÖZGÜLTEKİN: Meslek hayatım boyunca hep hedeflerim oldu. Hep “bundan sonra ne yapabilirim “ diye düşündüm. Eğer bir işi severek yapıyorsanız ve heyecan duyuyorsanız o zaman başarıyı yakalama şansınız artıyor. Ve her zaman üstü koyarak ilerlemeye çalışıyorum ki hedeflerime varabileyim.”
Sinan: Böylesine zorluklar yaşadıktan sonra gazeteciliği bize de tavsiye ediyor musunuz ?
Enes ÖZGÜLTEKİN: Gazetecilik özellikle ilk beş yıl hem maddi hem manevi açıdan çok büyük fedakarlıklar gerektiren bir meslek. İzinde olsanız bile haber varsa izin yapamazsınız. Ama zorluklarına rağmen çok keyifli, çok güzel bir meslek! Zaten yıllar geçtikçe gazetecilik bir yaşam biçimi oluyor. Gazeteciliğe böyle bakarsanız tabii ki tavsiye ediyorum.”